060319Hadi Uluengin Pazar Yazısı Mozart Rossini
19 Mart 2006
Hadi ULUENGİN huluengin@hurriyet.com.tr BittiSen o "figaro" kelimesinin frenk dillerindeki genel anlamını es geç ve kulaktan duyma ve yarım yamalak bir opera kültürünle kalk, İtalyan kompozitörün ünlü aryasını, sırf "Figaro’nun Düğünü"nü de bestelemişti diye 250. doğum yıldönümü kutlanan Avusturyalı besteciye mal et!Tekrar af buyurun, pek bir terbiyeli "insaf" kelimesi diş kovuğuna kaçmayacağından, burada kendi kendime "oha", "çüş", "höst" demek zorundayım!EH olacağı buydu, işte yüzüme gözüme bulaştırdım.Dolayısıyla, be adam, senin hiç işin gücün yok mu ki üstüne vazife olmayan ve hakkıyla bilmediğin konularda kalem oynatmaya kalkışırsın?Sonunda ağzının payını alıp poponun üzerine oturursun ki, mehel olsun!Kulağına da küpe olsun!*EFENDİM şunu kastediyorum ki, hani geçen pazar günü ilkin Mozart’tan söz etmiş ve sonra da, láf ola, satır dola kabilinden aşağıdaki iki cümleyi kullanmıştım:"Operayla hiç ama hiç arası olmayan ben bile, sağ tarafımdan kalktığım bazı güneşli ve iyimser bahar sabahlarında, aynada tıraş sabunuyla kaplı suratıma bakarken aşka geldiğim olur. Kendimi Milano’nun ’La Scala’ sahnesinde icra-i sanat eyleyen bir Caruzo, bir Pavarotti, bir Raimondi yerine koyar ve ’Figaro si, Figaro si, Figaro siiiiiiiii" diye, af buyurun anırmaya başlarım".Meğer, işte burada kırdığım potların haddi hesabı yokmuş.*EVET yokmuş ve de bu defa beni sakın af maf buyurmayın!Tam tersine, elinizde çivili sopa, cahil kulunuzu derhal, söz konusu İtalyan sahnesindeki kadife koltuk parterden, Heybeliada bayırındaki kocamış sıpa çayırına dehleyin.Çünkü, kelimenin gerçekten de tam anlamıyla, yukarıda tümüyle "a-nır-mı-şım"!Bini bir paraya yumurtlamış olduğum herzeleri, klasik Batı musikisinin erbábı ve Wolfgang Amadeus Mozart’ın müridi değerli okuyucular yüzüme vurdular ki, hangi birinden başlayayım?*BARİ, kendisi her ne kadar nesnel bir yanlıştan değil de öznel bir "zevk meselesi"nden yola çıkmış olsa dahi, yukarıdaki uzun kulak hayvanla sonsuz yakın bir ilintisi olduğu için, tırnak içinde "Ziya" rumuzuyla yazmış okuyucumdan başlayayım.Burada, geçen haftaki yazının uvertüründe "şakacıktan" kullanmış olduğum "Hayır, Mozart’ı sevmem" ünlemine atıfta bulunan "Ziya" Bey, bendenize, "Malûm-u áliniz veçhile ’HOŞAF’tan bazıları hiç anlamaz? Ve onlara ’HOŞAF’ı sevin diye de ısrar edemezsiniz" demekle yetiniyor.Eh, o "hoşaf"tan anlayamasam bile bu kadarını anlıyorum ve de dolayısıyla, Mozart’ın enstrümantal musiki suyunu içip, opera musikisi tanesini bıraktığımı kabulleniyorum.Zaten işler de o operada çatallaşıyor ya!*NİTEKİM, Doktor Aylin Kalayciyan Hanım, "Figaro si, Figaro si, Figaro siiiiiii" taklidi yaparken adını zikretmiş olduğum üç opera sanatçısının tenor olduklarını ve o bariton aryayı asla söyleyemeyeceklerini zikrettikten sonra, "Hele hele, sizin kendinizi, ’leggere lirico’ bir tenor sese sahip olan Gianni Raimondi olarak hayal edip ’Figaro si’ yırtınmanızı gözümde canlandırınca çok eğlendiğime emin olunuz" diye ekliyor ve ardından, elektronik mektubunu şöyle bitiriyor:"Operayla ilgilenmediğinizi yazmışsınız, haklısınız. Net olarak belli oluyor. Ancak en azından, bilmediğiniz konularda kendinize göre ’nükteli’ cümleler sarfederken daha dikkatli olup, komik duruma düşmemenizi dilerim." Tabii ki Aylin Hanım’ın bu sonsuz haklı eleştirisi kulağıma küpe oldu ama, cehaletim konusunda işin bir de daha, daha beteri var!*ÇÜNKÜ, adaşım Hadi Asitanelioğlu Bey’in sonsuz nazik uyarısı sayesinde aniden dank ediverdi ki, o benim tıraş sabunlu suratla ayna karşısında "a-nır-dı-ğım" meşhur "Figaro siiiiiiiii" Mozart’a ait değildir ve Rossini’nin "Sevil Berberi" operasındandır.Şu inanılmaz cehaletime bakın!Sen o "figaro" kelimesinin frenk dillerindeki genel anlamını es geç ve kulaktan duyma ve yarım yamalak bir opera kültürünle kalk, İtalyan kompozitörün ünlü aryasını, sırf "Figaro’nun Düğünü"nü de bestelemişti diye 250. doğum yıldönümü kutlanan Avusturyalı besteciye mal et!Tekrar af buyurun, pek bir terbiyeli "insaf" kelimesi diş kovuğuna kaçmayacağından, burada kendi kendime "oha", "çüş", "höst" demek zorundayım!*İŞTE böyle aziz okuyucular, aslında geçen pazar "Mozart’ı sever misiniz" makalesine başladığımda, her ne kadar o 250. doğum yıldönümü kutlamaları pek bir kabak tadı vermiş olsa dahi, neden Mozart’ı ve neden klasik Batı musikisini sevmek gerektiği hakkında yazmayı düşünüyordum.Fakat bitti! Benden paso!Daha ilk anda bu kadar cehalet sergilemiş bir adamın, daha sonra işi Stravinski’nin ihtilálci tınılarına duyduğu aşka dek vardırmaya kalkışması, haddini bilmemezlik olur.Şükür, "Figaro siiiiiiiiiiiiiiii"nin Mozart’a değil Rossini’ye ait olduğunu bilmesem de haddimi biliyorum ve yanlışlarımı yüzüme vuran okuyucularıma şükrán ifade ediyorum.Siz sağ, ben selámet, "b-i-t-t-i"!
19 Mart 2006 Pazar
12 Mart 2006 Pazar
12 MART 2006 DA HADİ ULUENGİN'E GÖNDERDİĞİM MAİL
Değerli Hadi Uluengin Bey
Bilgi fışkıran bir birikimiz olduğunu bilirim. Az rastlanan bir isim olduğundan da adaşım olarak isminiz ayrıca dikkatimi çeker. Gene de yazılarınızı nadiren okurum. Söyleyeyim de içimde kalmasın. Yıllar önceki bir yazınızda, bu Pazar değerli bir başyazarın ismi için düşündüğünüz yakışıksız bir benzetme gibi, Güney Doğu hakkında yaptığınız bir benzetme hoşuma gitmemişti. Onu hep kafama takarım. Köşenizin tepesinde duran resimde de biraz ters bakıyorsunuz.
Yazı müzikle ilgili olunca okumadan geçemiyorum. Bilgisayarımda birçok yazar için klasör açmışımdır. Bazı yazıları ilgili klasörlere kopyalarım. Sizin için bir klasör açmamış olduğumdan eski bir yazınız için tarih veremiyorum. Gene bir süre önce diyeceğim, (belki birkaç yıl) Türk beşleri hakkındaki bir yazınızı okumuştum. Onları acımasızca eleştiriyor, küçümsüyor, adeta hırpalıyordunuz. Hatırımda kaldığına göre aynı yazınızda kendinizin dinlediği bestecilerden de bahsediyor, bir dinleyici olarak müzik bilginizi adeta hava atarak ifade ediyordunuz. Bilmem doğru hatırlıyor muyum?
Hürriyet’in 12.Mart.2006 tarihli Pazar ilâvesinde de Mozart hakkında yazınızı görünce okumadan geçemedim. (Buradaki resminiz düz bakıyor). Bu yazınızda müzik bilginizle bağdaşmayan küçük bir hata yapmışsınız. Siz sabahları aynanın karşısında Mozart’ın Figaro’nun Düğünü operasından bir aryayı söylediğinizi zannederken, aslında Rossini’nin Sevil Berberi operasından bir parçayı söylüyorsunuz. Her şeye rağmen gene de hoş bir çağrışım var: Tıraş ve berber.
İyi günler diliyor ve saygılarımı sunuyorum
HADİ ASİTANELİOĞLU
Bilgi fışkıran bir birikimiz olduğunu bilirim. Az rastlanan bir isim olduğundan da adaşım olarak isminiz ayrıca dikkatimi çeker. Gene de yazılarınızı nadiren okurum. Söyleyeyim de içimde kalmasın. Yıllar önceki bir yazınızda, bu Pazar değerli bir başyazarın ismi için düşündüğünüz yakışıksız bir benzetme gibi, Güney Doğu hakkında yaptığınız bir benzetme hoşuma gitmemişti. Onu hep kafama takarım. Köşenizin tepesinde duran resimde de biraz ters bakıyorsunuz.
Yazı müzikle ilgili olunca okumadan geçemiyorum. Bilgisayarımda birçok yazar için klasör açmışımdır. Bazı yazıları ilgili klasörlere kopyalarım. Sizin için bir klasör açmamış olduğumdan eski bir yazınız için tarih veremiyorum. Gene bir süre önce diyeceğim, (belki birkaç yıl) Türk beşleri hakkındaki bir yazınızı okumuştum. Onları acımasızca eleştiriyor, küçümsüyor, adeta hırpalıyordunuz. Hatırımda kaldığına göre aynı yazınızda kendinizin dinlediği bestecilerden de bahsediyor, bir dinleyici olarak müzik bilginizi adeta hava atarak ifade ediyordunuz. Bilmem doğru hatırlıyor muyum?
Hürriyet’in 12.Mart.2006 tarihli Pazar ilâvesinde de Mozart hakkında yazınızı görünce okumadan geçemedim. (Buradaki resminiz düz bakıyor). Bu yazınızda müzik bilginizle bağdaşmayan küçük bir hata yapmışsınız. Siz sabahları aynanın karşısında Mozart’ın Figaro’nun Düğünü operasından bir aryayı söylediğinizi zannederken, aslında Rossini’nin Sevil Berberi operasından bir parçayı söylüyorsunuz. Her şeye rağmen gene de hoş bir çağrışım var: Tıraş ve berber.
İyi günler diliyor ve saygılarımı sunuyorum
HADİ ASİTANELİOĞLU
12 MART 2006 HADİ ULUENGİN'NİN HÜRRİYET'TE ÇIKAN YAZISI
12.MART. 2006
HADİ ULUENGİN’İN MOZART HAKKINDA YAZISI
KENDİSİNE BU YAZISINDAKİ HATASINI BİLDİRDİM.
060312 Mozart’ı sever misiniz?
12 Mart 2006
Hadi ULUENGİN huluengin@hurriyet.com.tr Mozart’ı sever misiniz?HAYIR, sevmem!Sevmem efendim, keyfimin káhyası ve kulağımın diyapazonu musunuz, sevmem işte!Ben, Ankara’daki Alaman elçisi Franz von Papen’in Reich altınlarıyla beslenen ve soyadından çağrışımla "Nazi" lákabıyla anılan gazete patronu değilim ki!Onun gibi, bir yandan "Atatürk’ü anlayan tek şef: Hitler" manşetleri atıp, diğer yandan da "Dostum Mozart" diye kitap yazmaya kalkışmam.Her iki Avusturyalı’yı da sevmem ve de nokta!*YOK yok, şaka söyledim. Daha doğrusu, pek bir abartıya kaçtım.Hele hele, sırf milliyetlerindeki ortaklıktan dolayı 18. yüzyılın müzik dáhisiyle 20. yüzyılın insanlık canisi arasında ilinti kurmak ne haddime!Üstelik, sırf soruyu sorup cevabı verebilmek amacıyla, yukarıdaki başlığın "Mozart" kelimesini bile ben uydurdum.Çünkü o başlık aslında "Brahms’ı sever misiniz?"dir!Senaryosunun uyarlandığı romanı Fransevi Françoise Sagan hanımın yazmış olmasına rağmen atmışlı yılların bir Amerikan filmiydi. Pek bir sükse yapmıştı.Galiba başrollerde de Ingrid Bergman, Yves Montand, Yul Brynner oynamışlardı.Her halükárda, benim bildiğim, işittiğim, duyduğum kadarıyla böyle áleni bir "Mozart’ı sever misiniz?" sorusu olmadı.*OLMADI veya olamadı, çünkü, sanki "a priori" bir hipotezmiş gibi herkesin ve herkesin Salzburg doğumlu kompozitörü sevdiği varsayılır.Velev ki klasik Batı musikisini değil de, ağır aksak semaiyi, bahriye çiftetellisini, veya ne bileyim ben, hard rock uğultuyu tercih eden bir kulak disiplinine sahip olun?Wolfgang Amadeus kısacık ömrüne rağmen ve haniyse daha bebek yaştan itibaren, sonatından operasına ve oda müziğinden cenaze marşına sayısız ve sayısız tını bestelemiş olduğu için, daha ilk baştan, elbet bunlardan birisini beğeneceğiniz hükmüne varılır.Dolayısıyla, partisyonlarında daha bir "çetrefillik" arzeden Brahms için "sever misiniz" sorusunu sormak doğal karşılanır ama, "Figaro’nun Düğünü"nü de bestelemiş Avusturyalı için aynı soruyu sormak haniyse "günah" sayılır.*NİTEKİM, "Figaro’nun Düğünü" dedim de hatırladım.Operayla hiç ama hiç arası olmayan benim dahi, sağ tarafımdan kalktığım bazı güneşli ve iyimser bahar sabahlarında, aynada tıraş sabunuyla kaplı suratıma bakarken aniden aşka geldiğim olur.Kendimi Milano’nun "La Scala" sahnesinde icra-ı sanat eyleyen bir Caruzo, bir Pavarotti, bir Raimondi yerine koyar ve "Figaro si, Figaro si, Figaro siiiiiii" diye af buyurun anırmaya başlarım.Aynanın o an şakkadak parçalanmamasına ve aşağıdaki komşunun elinde keserle yukarı fırlamamasına da hayretler ederim ki, bu başka mesele!Demek ki, her ne kadar "Nazi" lákaplı müteveffa gazete patronu gibi işi "dostum" demek raddesine vardırmasam da, Mozart musikisi bana karşı bile "düşman" değilmiş.Zaten neden olsun ki, ne sihirli flütüne pamuk tıkamışlığım; ne de hasmı Sallieri için rivayet edildiği gibi, şarabına zehir atmışlığım var!*PEKİİ, dönüp dolaşıp yine en baştaki soruya gelirsem, bu sene 250. doğum yıldönümü kutlandığı için yeri göğü inleten o Wolfgang Amadeus Mozart’ı sever miyim?Aydın havası değil ama opus bilmem kaç "Küçük Oda Müziği" olsun, bu pazar kısa kesip sorunun cevabını gelecek haftaya bırakıyorum.Aradan geçecek yedi günde siz de kendi açınızdan düşünmeyi sürdürüverin:"Mozart’ı sever misiniz?"
HADİ ULUENGİN’İN MOZART HAKKINDA YAZISI
KENDİSİNE BU YAZISINDAKİ HATASINI BİLDİRDİM.
060312 Mozart’ı sever misiniz?
12 Mart 2006
Hadi ULUENGİN huluengin@hurriyet.com.tr Mozart’ı sever misiniz?HAYIR, sevmem!Sevmem efendim, keyfimin káhyası ve kulağımın diyapazonu musunuz, sevmem işte!Ben, Ankara’daki Alaman elçisi Franz von Papen’in Reich altınlarıyla beslenen ve soyadından çağrışımla "Nazi" lákabıyla anılan gazete patronu değilim ki!Onun gibi, bir yandan "Atatürk’ü anlayan tek şef: Hitler" manşetleri atıp, diğer yandan da "Dostum Mozart" diye kitap yazmaya kalkışmam.Her iki Avusturyalı’yı da sevmem ve de nokta!*YOK yok, şaka söyledim. Daha doğrusu, pek bir abartıya kaçtım.Hele hele, sırf milliyetlerindeki ortaklıktan dolayı 18. yüzyılın müzik dáhisiyle 20. yüzyılın insanlık canisi arasında ilinti kurmak ne haddime!Üstelik, sırf soruyu sorup cevabı verebilmek amacıyla, yukarıdaki başlığın "Mozart" kelimesini bile ben uydurdum.Çünkü o başlık aslında "Brahms’ı sever misiniz?"dir!Senaryosunun uyarlandığı romanı Fransevi Françoise Sagan hanımın yazmış olmasına rağmen atmışlı yılların bir Amerikan filmiydi. Pek bir sükse yapmıştı.Galiba başrollerde de Ingrid Bergman, Yves Montand, Yul Brynner oynamışlardı.Her halükárda, benim bildiğim, işittiğim, duyduğum kadarıyla böyle áleni bir "Mozart’ı sever misiniz?" sorusu olmadı.*OLMADI veya olamadı, çünkü, sanki "a priori" bir hipotezmiş gibi herkesin ve herkesin Salzburg doğumlu kompozitörü sevdiği varsayılır.Velev ki klasik Batı musikisini değil de, ağır aksak semaiyi, bahriye çiftetellisini, veya ne bileyim ben, hard rock uğultuyu tercih eden bir kulak disiplinine sahip olun?Wolfgang Amadeus kısacık ömrüne rağmen ve haniyse daha bebek yaştan itibaren, sonatından operasına ve oda müziğinden cenaze marşına sayısız ve sayısız tını bestelemiş olduğu için, daha ilk baştan, elbet bunlardan birisini beğeneceğiniz hükmüne varılır.Dolayısıyla, partisyonlarında daha bir "çetrefillik" arzeden Brahms için "sever misiniz" sorusunu sormak doğal karşılanır ama, "Figaro’nun Düğünü"nü de bestelemiş Avusturyalı için aynı soruyu sormak haniyse "günah" sayılır.*NİTEKİM, "Figaro’nun Düğünü" dedim de hatırladım.Operayla hiç ama hiç arası olmayan benim dahi, sağ tarafımdan kalktığım bazı güneşli ve iyimser bahar sabahlarında, aynada tıraş sabunuyla kaplı suratıma bakarken aniden aşka geldiğim olur.Kendimi Milano’nun "La Scala" sahnesinde icra-ı sanat eyleyen bir Caruzo, bir Pavarotti, bir Raimondi yerine koyar ve "Figaro si, Figaro si, Figaro siiiiiii" diye af buyurun anırmaya başlarım.Aynanın o an şakkadak parçalanmamasına ve aşağıdaki komşunun elinde keserle yukarı fırlamamasına da hayretler ederim ki, bu başka mesele!Demek ki, her ne kadar "Nazi" lákaplı müteveffa gazete patronu gibi işi "dostum" demek raddesine vardırmasam da, Mozart musikisi bana karşı bile "düşman" değilmiş.Zaten neden olsun ki, ne sihirli flütüne pamuk tıkamışlığım; ne de hasmı Sallieri için rivayet edildiği gibi, şarabına zehir atmışlığım var!*PEKİİ, dönüp dolaşıp yine en baştaki soruya gelirsem, bu sene 250. doğum yıldönümü kutlandığı için yeri göğü inleten o Wolfgang Amadeus Mozart’ı sever miyim?Aydın havası değil ama opus bilmem kaç "Küçük Oda Müziği" olsun, bu pazar kısa kesip sorunun cevabını gelecek haftaya bırakıyorum.Aradan geçecek yedi günde siz de kendi açınızdan düşünmeyi sürdürüverin:"Mozart’ı sever misiniz?"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)