TÜRKAN SAYLAN’IN CENAZE TÖRENİNE MİLLİ EĞİTİM BAKANININ VE HATTA DİĞER HÜKÜMET ÜYELERİNİN VE ÜST DÜZEY GÖREVLİLERİN KATILMASI UYGUN OLURDUDU
Yalnız Sayın Milli eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun değil, diğer bazı Hükümet üyelerinin ve memleketimizdeki üst düzey eğitim görevlilerinin de elbette Türkan Saylan gibi abideleşen bir ismin cenaze törenine katılması gerekir ve bu çok normal bir durum olurdu. Ancak iktidar çok hatalı bir uygulamayla, Devletimiz adına müteşekkir olması, bağrına basması gereken bir değere karşı ters bir tavır takınmış ve kendi camiasında da olumsuz davranışların sergilenmesine zemin hazırlamıştır. İktidarın Türkan Saylan’a karşı neden böyle bir olumsuz tavır takındığını anlamak mümkün değildir. Bu durumda, cenazeye katılması beklenen kişiler karşı tepkiden çekinerek bir değere karşı, toplumumuz adına saygı görevlerini yerine getirememişlerdir.
22 Mayıs 2009 Cuma
19 Mayıs 2009 Salı
18.MAYIS.2009'DA AHMET HAKAN'IN HÜRRİYET GAZETESİNDEKİ YAZISI ÜZERİNE 19.MAYIS.2009'DA GÖNDERDİĞİM MAİL
18.MAYIS.2009 TARİHİNDE AHMET HAKAN'IN HÜRRİYET GAZETESİNDEKİ YAZISI ÜZERİNE 19.MAYIS.2009'DA E-MAİL ADRESİNE GÖNDERDİĞİM YAZI
ÖNCE AHMET HAKAN’NIN 18.MAYIS.2009 TARİHLİ YAZISINI OKUYALIM:
‘‘Fazıl'la ilişik kesme ilanıSAYIN üçüncü şahıslar! Fazıl Say ile hasbelkader bir yakınlığımız oldu...
Şöyle ki: Birkaç kez evine misafir oldum... Birkaç kez kafelerde oturup muhabbet etmişliğimiz var... Dost ortamlarında falan da buluştuk galiba... Ha hatırladım: Bir kez de Paris'e gitmiştik...Kısacası aramızda iyi kötü bir hukuk oluşmuştu... Benim nazarımda bir "kredisi" vardı bu arkadaşın...Fakat... Gün geldi, bu arkadaş, nasıl söylesem, biraz çığrından çıktı..."İcra ettiği sanattaki haklı üstünlüğünü" arkasına alarak, sağa sola saçma sapan mektuplar yazmaya başladı... Tıpkı "Türk Aynştayn'ı" diye selamlanan Oktay Sinanoğlu'nun "fizik/kimya alanı"ndaki dünya çapındaki haklı üstünlüğünü kullanarak, aklının pek kesmediği alanlarda olur olmaz raconlar kesmeye kalkması gibi...Üstelik "Fazıl arkadaş", politik alandaki kafa karışıklıklarını kaleme alırken, cümleleri yanlış kuruyordu... İfadeleri de kusurluydu... Hadi hepsini geçtik, daha ayrı yazılması gereken "-de"lerden, "-ki"lerden bile haberi yoktu...Ne yapacaktım yani? "Aramızda bir hukuk var" ya da "Onun bende kredisi var" diye şarklı bir tutum alıp "Yaşa Fazıl... Aferin Fazıl..." falan mı diyecektim?Tabii ki demedim...Alabildiğine nazik bir şekilde "Sen önce gramer öğren" dedim.Hay demez olaydım!"Son tahlilde alçakgönüllü" olduğunu sandığım bu "arkadaş", bu minicik dokundurma karşısında büyük bir çiğlik yapıp her fırsatta çirkinleştikçe çirkinleşti...İşte en son Habertürk'te Kutlu Esendemir'e verdiği röportajda, bana Hülya Avşar üslubuyla çemkirmiş...Kendisine aynı üslupla yanıt verip, bu işi daha fazla uzatmak yerine buradan tüm üçüncü şahıslara şu duyuruyu yapmakla yetiniyorum: Dikkat! Fazıl Say'la aramızda hiçbir beşeri münasebet kalmamıştır... Çünkü bu arkadaşın tıynetinin, beşeri münasebet kaldıracak çapta olmadığı tarafımdan anlaşılmıştır. Onun yolu ona, benim yolum banadır...Tüm üçüncü şahıslara ilanen duyurulur...’’
Yukardaki yazısı üzerine 19.Mayıs.2009 da Ahmet Hakan’a aşağıdaki yazıyı gönderdim. Bu yazıyı bir gün sonra Oktay Ekşi, Ertuğrul Özkök ve Doğan Hızlan’a da gönderdim.
Değerli Ahmet Hakan Bey;
Siz müfterî kesimden, islâmî kesimden, şekilsel dinci kesimden, cumhuriyetçilerden, laiklerden, elhasıl toplumun birçok kesiminden insanları tanırsınız. Bu konuda önemli bir birikiminiz var. (‘kesim’ kelimesini istemeyerek kullandım). Köklü bir îslâm dini eğitiminiz var. Bu nedenle size ‘bilmediğiniz işe karışma’ diyen olmaz. Üslubunuz güzeldir. İmlâ hatası yapmaz, ‘de’ yi, ‘ki’yi yerli yerinde kullanırsınız. Böylece sizin yazılarınızı zevkle okur, görüşlerinizi, bazen tanıdığımız, bazen de hiç tanımadığımız çeşitli kişiler hakkındaki yorumlarınızı öğreniriz.
Değerli Ahmet Bey, bazı kişiler var, onlar sizi aşıyor. O kişiler hakkındaki görüşleriniz , o kişileri tanıyanları hiç ilgilendirmiyor. Onları tanımayanlara da yanlış bir düşünce aktarmış olabilirsiniz. Bazı düşüncelerinizi, hatta bazı kişisel tartışmalarınızı gazeteye yazmanıza gerek yok. Bu kişiler hakkında belki tarafsız olarak bir bilgiyi aktarabilirsiniz. Ama onları yeren veya yerer gibi yapan cümleler kurmanız az da olsa sevimliliğinizi kaybettiriyor. Sanki kendinizi çok yüksekte görüyormuş gibi oluyorsunuz.
Şimdi ben de size karşı haddimi aşmış oldum. Ne yapalım, ben de köşe yazarı okuyucusuyum.
Saygılarımla
HADİ ASİTANELİOĞLU
ÖNCE AHMET HAKAN’NIN 18.MAYIS.2009 TARİHLİ YAZISINI OKUYALIM:
‘‘Fazıl'la ilişik kesme ilanıSAYIN üçüncü şahıslar! Fazıl Say ile hasbelkader bir yakınlığımız oldu...
Şöyle ki: Birkaç kez evine misafir oldum... Birkaç kez kafelerde oturup muhabbet etmişliğimiz var... Dost ortamlarında falan da buluştuk galiba... Ha hatırladım: Bir kez de Paris'e gitmiştik...Kısacası aramızda iyi kötü bir hukuk oluşmuştu... Benim nazarımda bir "kredisi" vardı bu arkadaşın...Fakat... Gün geldi, bu arkadaş, nasıl söylesem, biraz çığrından çıktı..."İcra ettiği sanattaki haklı üstünlüğünü" arkasına alarak, sağa sola saçma sapan mektuplar yazmaya başladı... Tıpkı "Türk Aynştayn'ı" diye selamlanan Oktay Sinanoğlu'nun "fizik/kimya alanı"ndaki dünya çapındaki haklı üstünlüğünü kullanarak, aklının pek kesmediği alanlarda olur olmaz raconlar kesmeye kalkması gibi...Üstelik "Fazıl arkadaş", politik alandaki kafa karışıklıklarını kaleme alırken, cümleleri yanlış kuruyordu... İfadeleri de kusurluydu... Hadi hepsini geçtik, daha ayrı yazılması gereken "-de"lerden, "-ki"lerden bile haberi yoktu...Ne yapacaktım yani? "Aramızda bir hukuk var" ya da "Onun bende kredisi var" diye şarklı bir tutum alıp "Yaşa Fazıl... Aferin Fazıl..." falan mı diyecektim?Tabii ki demedim...Alabildiğine nazik bir şekilde "Sen önce gramer öğren" dedim.Hay demez olaydım!"Son tahlilde alçakgönüllü" olduğunu sandığım bu "arkadaş", bu minicik dokundurma karşısında büyük bir çiğlik yapıp her fırsatta çirkinleştikçe çirkinleşti...İşte en son Habertürk'te Kutlu Esendemir'e verdiği röportajda, bana Hülya Avşar üslubuyla çemkirmiş...Kendisine aynı üslupla yanıt verip, bu işi daha fazla uzatmak yerine buradan tüm üçüncü şahıslara şu duyuruyu yapmakla yetiniyorum: Dikkat! Fazıl Say'la aramızda hiçbir beşeri münasebet kalmamıştır... Çünkü bu arkadaşın tıynetinin, beşeri münasebet kaldıracak çapta olmadığı tarafımdan anlaşılmıştır. Onun yolu ona, benim yolum banadır...Tüm üçüncü şahıslara ilanen duyurulur...’’
Yukardaki yazısı üzerine 19.Mayıs.2009 da Ahmet Hakan’a aşağıdaki yazıyı gönderdim. Bu yazıyı bir gün sonra Oktay Ekşi, Ertuğrul Özkök ve Doğan Hızlan’a da gönderdim.
Değerli Ahmet Hakan Bey;
Siz müfterî kesimden, islâmî kesimden, şekilsel dinci kesimden, cumhuriyetçilerden, laiklerden, elhasıl toplumun birçok kesiminden insanları tanırsınız. Bu konuda önemli bir birikiminiz var. (‘kesim’ kelimesini istemeyerek kullandım). Köklü bir îslâm dini eğitiminiz var. Bu nedenle size ‘bilmediğiniz işe karışma’ diyen olmaz. Üslubunuz güzeldir. İmlâ hatası yapmaz, ‘de’ yi, ‘ki’yi yerli yerinde kullanırsınız. Böylece sizin yazılarınızı zevkle okur, görüşlerinizi, bazen tanıdığımız, bazen de hiç tanımadığımız çeşitli kişiler hakkındaki yorumlarınızı öğreniriz.
Değerli Ahmet Bey, bazı kişiler var, onlar sizi aşıyor. O kişiler hakkındaki görüşleriniz , o kişileri tanıyanları hiç ilgilendirmiyor. Onları tanımayanlara da yanlış bir düşünce aktarmış olabilirsiniz. Bazı düşüncelerinizi, hatta bazı kişisel tartışmalarınızı gazeteye yazmanıza gerek yok. Bu kişiler hakkında belki tarafsız olarak bir bilgiyi aktarabilirsiniz. Ama onları yeren veya yerer gibi yapan cümleler kurmanız az da olsa sevimliliğinizi kaybettiriyor. Sanki kendinizi çok yüksekte görüyormuş gibi oluyorsunuz.
Şimdi ben de size karşı haddimi aşmış oldum. Ne yapalım, ben de köşe yazarı okuyucusuyum.
Saygılarımla
HADİ ASİTANELİOĞLU
17 Mayıs 2009 Pazar
17.05.2009 'TÜRKİYE'DEKÜLTÜR VE SANATA YÖN VEREN POWERBROKER' YAZI DİZİSİ ÜZERİNE
Türkiye'de kültür ve sanata yön veren Powerbroker
Hürriyet Pazar'ın 'Türkiye'de kültür ve sanata yön veren Powerbroker' başlıklı araştırma yazısı ilginç bilgileri içeren, güzel bir çalışma olmuş. Gazetelerin sanat olaylarına yer vermesi şüphesiz ki çok sevindiricidir. Müzik sahasında derinleştirilirse medyatik olmayan başkaca isimler görülecektir.
Hürriyet Pazar'ın 'Türkiye'de kültür ve sanata yön veren Powerbroker' başlıklı araştırma yazısı ilginç bilgileri içeren, güzel bir çalışma olmuş. Gazetelerin sanat olaylarına yer vermesi şüphesiz ki çok sevindiricidir. Müzik sahasında derinleştirilirse medyatik olmayan başkaca isimler görülecektir.
9 Mayıs 2009 Cumartesi
09.05.2009 KÜLTÜR BAKANININ KONUŞMASINA KARŞI YORUMUM-ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ-TRT3-2010 ÇALIŞMALARI
Bakan'dan Zeki Müren, Bülent Ersoy ve Evren yorumu
Hazır kültürel bir etkinlik ortamında bulunurken sayın Kültür Bakanının daha çok kültürden, güzel sanatlardan konuşmasını dilerdim. Atatürk Kültür Merkezi gibi şehrimizin ve ülkemizin önemli ve insanlarımıza çeşitli güzel sanat etkinliklerini sunmaya olanak sağlayan bir mekânı kapatan ve şu geçen süre içinde metruk bir yermiş gibi seyrine razı olabilen bir Kültür Bakanı olmak, gerçekten onun da kendi yüreği içinde hesaplaşması gereken bir konudur. TRT 3 radyosunun da artık yıllarca sürdürdüğü eski niteliğinin kalmadığını göremeyen bir Kültür Bakanı olmak da üzücü bir durum. Bunun gibi Kültür Bakanımız fırsat varken 2010 İstanbul Kültür Merkezi çalışmalarından söz etmesini isterdim. Süslü ve sivri cümlelerle konuyu başka alanlara kaydırmak yeterli olmuyor.
Hazır kültürel bir etkinlik ortamında bulunurken sayın Kültür Bakanının daha çok kültürden, güzel sanatlardan konuşmasını dilerdim. Atatürk Kültür Merkezi gibi şehrimizin ve ülkemizin önemli ve insanlarımıza çeşitli güzel sanat etkinliklerini sunmaya olanak sağlayan bir mekânı kapatan ve şu geçen süre içinde metruk bir yermiş gibi seyrine razı olabilen bir Kültür Bakanı olmak, gerçekten onun da kendi yüreği içinde hesaplaşması gereken bir konudur. TRT 3 radyosunun da artık yıllarca sürdürdüğü eski niteliğinin kalmadığını göremeyen bir Kültür Bakanı olmak da üzücü bir durum. Bunun gibi Kültür Bakanımız fırsat varken 2010 İstanbul Kültür Merkezi çalışmalarından söz etmesini isterdim. Süslü ve sivri cümlelerle konuyu başka alanlara kaydırmak yeterli olmuyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)